26 Şubat 2009 Perşembe

Eski bir sevgilinin çürüyen bedenine bakmak gibi aslında ayrılık biraz uzak bir mesafeden sessizce izlemektesin gideni çünkü koku dayanılmaz çürüyen etin yaşamın ölüme bir cezası gibi bu koku ölmüş olmanın ağırlığı belkide yaşam bir şekilde alıyor ölümden intikamını çürüyerek ve kokarak öldürdüğü güzellikten geriye tek bir iz bırakmadan çürüyerek şimdi uzaktan seyretme zamanı yaşamın ölüme dönüşünü ve çürüyüşünü...

25 Şubat 2009 Çarşamba

Zaman

Doğduğun ve büyüdüğün kente geri gelmek zamanın içinde yapılan yolculuk gibi geçmişinin büyük bir kısmı burda aslında geleceğinin bir parçasıda önünde durmakta ve sen şimdiki zamanı yaşarken her ikisini de o kadar rahat görebilmektesin ki yaptığın hatalar yapmayı ısrarla sürdürdüğün hatalar ve yapacağın hatalar bunlar önünde duran manzaranın içinde gözünün içine batarcasına durmakta bu manzarayı öncedende görmüştün ki bu manzarayla büyümüştün aynı ağaçlar aynı sesler ve aynı renkler sanki burda hiç zaman geçmemiş gibi sabah uyandığında istediğin yaşta olabilecekmişsin gibi kirlenmemiş kirlenmeye açık birazda kirlenmek istediğin o yaşlardaki halin dönecek birazdan sokağın başından ve koşarak sana doğru gelecekmiş gibi zamanın durabileceği geri gidebileceği ileri gidebileceği bir noktada durmuş izlemektesin bütün bu hengameyi tekrar büyümek tekrar yaşamak ve tekrar görüşmek üzere doğduğum kente zamanın durduğu ve benim hep çocuk kalabildiğim evimden uzaklara gitme zamanı gelmekte...

Noktalar

Bir noktaya kadar yaşar insan oyle yada boyle bi yere kadar gidersin tekbaşına umrunda olmadan yürür durursun yolunda mevsimler degisir etrafında kalan giden insanlar cevrende ama durmaksızın bir yürüyüstür bu kimseyi beklemeden kendi yolunda bi noktaya kadar yürür insan sonra o gözlerle karsılasırsın yolun bir yerinde yürümek istemezsin artık onlarsız durursun bir soluk alırsın sonra bir tane daha yılların yorgunlugunu atar gibi soluk alır verirsin icin daralır o gözleri ararsın tek basına yürümek istemez olursun artık bir noktadan baska bir noktaya gitmek degildir amac noktalar anlamsızlasır sadece beraber yürümek ıstersin nereye götürdügünün anlamı yoktur noktalırın yürümektir onunla yanyana artık budur olayın bir noktadan sonra noktaların anlamı kalmaz hayatta...

23 Şubat 2009 Pazartesi

Kar

İşte sonunda
Dışarda yağarken kar
Bir çığ gibi düşüyorum ben
Parmak uclarımda
Çıkıyorum bu evden karanlığa
Artık korkacak bir şeyim olmadan
Işıktan karanlığa yürüyorum ben...

Savaş

Rezerve edilmiş duygular
Bir savaşa hazırlık
Yığılmış nefretler
Kazanımlar kayıplar hazırlanmış
Oturmuş karşıma
Savaş başlayacak birazdan
Gözler hafif nemli
Yüz gergin
Sözler yazılmış kafaya
Birazdan dökülür ağızdan mermiler...

Yavaş yavaş

Birdenbire başlar herşey
Birdenbire soluk alır gece
Yüreğin daralır birdenbire
Birdenbire kararır gece
Birdenbire ölür insan
Birdenbire doğar her yeni gelen
Birdenbire sever insan
Kaybederken yavaş yavaş herşeyi
Herşey birdenbire gelir...

Basit

Basitmiyim
yada sıradan
kamuflajmı sadece bütün yaşanan
hayat
nefes almam
gülmem
ağlamam
baktığım heryere
sahte mi bakarım
bilebilirmisin
kim oldugumu...

Güzeldi

Seni bulmak güzeldi milyarların arasından Onca anının yanında ikimize ait bir an açmak güzeldi. Nereye gideceğini bilmeden konuşabilmek elveda diyinceye kadar kalabilmek yanında rastgele bir an tekrar görebilme ihtimali seni güzeldi...

Cümleler

özledim dedi kız
kelimeler boyu
yazdım bende
kara yazılarla
özlemimi
kilometrelerce
cümle kurdum
özlemime
dair
özledim dedi kız
sesi kulaklarımdaydı
titrek
yumuşak sesi
ve saçları
uzun güzel saçları
rüzgarda saplanıp
gögsüme
kalbimi durduracak gibi
duran o saçları
özledim dedi kız
sesi hala kulaklarımda...

Gece

Sürerim geceye tenimi ki soguktur gece alır ıcımdekı atesı susarak dokunurum goguslerıne goguslerınden kalbıne kadar gecsın ısterım ellerım tutmak ısterım kalbını atısını duymak ısterım ellerımde kanın karıssın ısterım bedenıme ruhum ruhuna bulansın ısterım.