Eski bir sevgilinin çürüyen bedenine bakmak gibi aslında ayrılık biraz uzak bir mesafeden sessizce izlemektesin gideni çünkü koku dayanılmaz çürüyen etin yaşamın ölüme bir cezası gibi bu koku ölmüş olmanın ağırlığı belkide yaşam bir şekilde alıyor ölümden intikamını çürüyerek ve kokarak öldürdüğü güzellikten geriye tek bir iz bırakmadan çürüyerek şimdi uzaktan seyretme zamanı yaşamın ölüme dönüşünü ve çürüyüşünü...
Doğduğun ve büyüdüğün kente geri gelmek zamanın içinde yapılan yolculuk gibi geçmişinin büyük bir kısmı burda aslında geleceğinin bir parçasıda önünde durmakta ve sen şimdiki zamanı yaşarken her ikisini de o kadar rahat görebilmektesin ki yaptığın hatalar yapmayı ısrarla sürdürdüğün hatalar ve yapacağın hatalar bunlar önünde duran manzaranın içinde gözünün içine batarcasına durmakta bu manzarayı öncedende görmüştün ki bu manzarayla büyümüştün aynı ağaçlar aynı sesler ve aynı renkler sanki burda hiç zaman geçmemiş gibi sabah uyandığında istediğin yaşta olabilecekmişsin gibi kirlenmemiş kirlenmeye açık birazda kirlenmek istediğin o yaşlardaki halin dönecek birazdan sokağın başından ve koşarak sana doğru gelecekmiş gibi zamanın durabileceği geri gidebileceği ileri gidebileceği bir noktada durmuş izlemektesin bütün bu hengameyi tekrar büyümek tekrar yaşamak ve tekrar görüşmek üzere doğduğum kente zamanın durduğu ve benim hep çocuk kalabildiğim evimden uzaklara gitme zamanı gelmekte...
Bir noktaya kadar yaşar insan oyle yada boyle bi yere kadar gidersin tekbaşına umrunda olmadan yürür durursun yolunda mevsimler degisir etrafında kalan giden insanlar cevrende ama durmaksızın bir yürüyüstür bu kimseyi beklemeden kendi yolunda bi noktaya kadar yürür insan sonra o gözlerle karsılasırsın yolun bir yerinde yürümek istemezsin artık onlarsız durursun bir soluk alırsın sonra bir tane daha yılların yorgunlugunu atar gibi soluk alır verirsin icin daralır o gözleri ararsın tek basına yürümek istemez olursun artık bir noktadan baska bir noktaya gitmek degildir amac noktalar anlamsızlasır sadece beraber yürümek ıstersin nereye götürdügünün anlamı yoktur noktalırın yürümektir onunla yanyana artık budur olayın bir noktadan sonra noktaların anlamı kalmaz hayatta...
İşte sonunda Dışarda yağarken kar Bir çığ gibi düşüyorum ben Parmak uclarımda Çıkıyorum bu evden karanlığa Artık korkacak bir şeyim olmadan Işıktan karanlığa yürüyorum ben...
Rezerve edilmiş duygular Bir savaşa hazırlık Yığılmış nefretler Kazanımlar kayıplar hazırlanmış Oturmuş karşıma Savaş başlayacak birazdan Gözler hafif nemli Yüz gergin Sözler yazılmış kafaya Birazdan dökülür ağızdan mermiler...
Birdenbire başlar herşey Birdenbire soluk alır gece Yüreğin daralır birdenbire Birdenbire kararır gece Birdenbire ölür insan Birdenbire doğar her yeni gelen Birdenbire sever insan Kaybederken yavaş yavaş herşeyi Herşey birdenbire gelir...
Basitmiyim yada sıradan kamuflajmı sadece bütün yaşanan hayat nefes almam gülmem ağlamam baktığım heryere sahte mi bakarım bilebilirmisin kim oldugumu...
Seni bulmak güzeldi milyarların arasından Onca anının yanında ikimize ait bir an açmak güzeldi. Nereye gideceğini bilmeden konuşabilmek elveda diyinceye kadar kalabilmek yanında rastgele bir an tekrar görebilme ihtimali seni güzeldi...
özledim dedi kız kelimeler boyu yazdım bende kara yazılarla özlemimi kilometrelerce cümle kurdum özlemime dair özledim dedi kız sesi kulaklarımdaydı titrek yumuşak sesi ve saçları uzun güzel saçları rüzgarda saplanıp gögsüme kalbimi durduracak gibi duran o saçları özledim dedi kız sesi hala kulaklarımda...
Yön
-
Ben her zaman daha büyük bir şeyin peşindeyim. Dedim.
Balık gözlerini daha da kocaman açtın. Ufak bir iğne dedim. Kafamda baret
vardı, mecazi bir baret deği...
epic fail!
-
ben birisinden gerçekten hoşlandığım zaman dünyanın en salak insanına
dönüşürüm. belirli bir ön hazırlık sürecine de gerek duymam hatta,
birdenbire olurum....